4 Ekim 2012 Perşembe

Cemre'nin Hikayesi

İsteyerek ve planlayarak hamile kaldım. Eşimin iş dolayısıyla şehir değiştireceği vakit yaklaşırken çocuğumuz olsun istedik, iki yıl sonra döndüğünde ilk çocuk için geç olacağını düşündük. Hemen hemen sorunsuz bir hamilelik dönemi geçirdim. İş yerimdeki gerginlikler hariç gayet huzurlu ve mutluydum. Doğuma üç hafta kalana kadar hiç zorlanmadan çalıştım. İzne çıktıktan sonra annem ve kayınvalidem geldi bana yardım etmeye. Aslında yardıma ihtiyacım yok diyordum ama kimse beni dinlemiyordu. İşin aslı şu ki ben yalnız kalmak istiyordum. Hele kayınvalidemin gelmesini hiç anlayamadım. Ama şimdi bakıyorum da kız çocuk onyıllardır istediği bir şeymiş, herhalde kız torununa karın içinde de olsa iyi bakıldığından emin olmak için bana katlandı haftalarca. 
Bir de daha bebek gelmeden, isim krizi yaşattı bana. Bebeğe eşimin babaannesinin ismini koymak istediğimizi duyunca bizlere küstü, yüzümüze bakmadı, bizlerle konuşmadı. O zamanlar çok sinirlenmiştim, şimdi ise ciddiye bile almamam gerekirmiş diye düşünüyorum.
İki annenin yanımda olması biraz da doğum stresini artırdı sanırım. Akrabalar sürekli arıyor ve doğum hala olmadı mı diye soruyorlardı. Hele bir de beklenen tarihi geçince geceleri tatsız rüyalar görmeye başladım.
Hep normal doğum istedim, ve 40 artı 6 gün olana kadar da bekledim. Doktorum daha fazla beklemek istemediğini, bebeğin ilk kakasını karın içinde yapmasından çekindiğini, ve risk almayacağını söyledi. Bir Pazartesi günü hastaneye yattım. Yaklaşık 10 saat boyunca suni sancı verdiler, ama kızım gelemedi. Meğerse göbek kordonu iki kez karnına dolanmış, bu yüzden de doğum kanalına inememiş.
Sezaryen için acilen operasyon odasına alındım. Eşimin doğuma girmesini planlamıştık, ama beni doğumların yapıldığı ameliyat odasına değil de diğer tüm ameliyatların yapıldığı odalardan birine aldılar, sanırım mesai saati geçtiği için, ve eşimin girmesine izin vermediler. Ben bunu sedyeyle götürülürken öğrendim. O an kelimenin tam anlamıyla yıkıldım. Tüm ameliyat ekibinde bir ivedilik vardı, ve kimse benimle ilgilenmiyordu. Sorular soruyordum, kimse cevap vermiyordu. Hayatımın buluşmasını yaşayacaktım ama her şey korku filmi gibiydi. Sezaryen işleminde annenin kollarının iki yandan yattığı yere bantlandığını kimse söylememişti bana. Kendimi kurbanlık koyun gibi hissettim, her şeyin bir an önce olup bitmesini istiyordum sadece. Doktorum geldi, ve kısa birkaç cümleden sonra bebeği almak için ameliyata başladıklar. Yaklaşık 10 dakikada bebeği çıkardılar; kızımın yalnızca yanağına dokunabildim. O da iki saniye kadar. O anlarda çok yoğun hisler içindeydim, ama benim işlemlerim henüz bitmemişti. Yarım saat kadar benimle uğraştılar, belime bıçak saplanıyordu sanki; bana bir panik hali geldi o anda. Kimse beni sakinleştirmeye çalışmadı, bunun yerine yatıştırıcı dayamayı uygun gördüler. Bu lanet karar yüzünden odama çıktığımda bebeğimi olması gerektiği gibi sevip okşayamadım. Kafam uyuşmuş gibiydi; 150 kişinin olduğu odamda herkes bebeği seviyor, yüzlerinden mutluluk ifadeleri okunuyordu. Ama ben içki içmiş gibi sarhoştum; hiçbir şey anlamıyor ve hissetmiyordum. Bebekle en yoğun bağ kurmam gereken bu anları elimden kaçırmıştım işte.
Loğusa hali hastaneden eve dönünce başladı. Bebeği çok kıskanıyordum, ve herkesin ona dokunmasından rahatsızlık duyuyordum. Hele de eşimin tarafının. Kayınvalidem mesela bebeği görünce herkesi unuttu; iki ay sonra doğuya gidecek kendi oğlunu bile. Bebeğin ilk zamanlarında böyle şeyler olur diyebilirsiniz. Ben de size şunu söylerim o zaman; oğlunun doğuya gitmesine 10 gün var; ve tayinin çıktığı şehrin adını unuttu. 
Bebeğin ilk günlerinde özellikle eşimin tarafı bana üvey anne muamelesi yaptı; ve bebeği sanki oğulları doğurmuş gibi davrandılar. Ziyarete geldikleri gün-bebeğin doğduktan sonraki beşinci günü-bebeği emzirmek dışında bana vermediler bile.
Bebeğin gece uyanmalarına çabuk alıştım sayılır. Çok şikayetçi olmadım çünkü bebeği gündüz istediğim gibi sevip okşama fırsatım olmuyordu, yanımda iki tecrübeli anne vardı ve bana pek fırsat bırakmıyorlardı. Sezaryen olup, normal doğumun mucizesini yaşamaktan mahrum kalmam ve ilk zamanlar bebeğimle gerçekten yalnız kalma ve bağ kurma fırsatını kaçırmam yüzünden bebeğimle aramda bir boşluk var gibi hissediyorum. Babasının kollarında bazen daha rahat ediyor; ya da başkası onu benden daha iyi uyutuyor. O batılı filmlerde örneğini gördüğümüz sürekli çekişen bir türlü anlaşamayan anne kız gibi olacağız diye korkuyorum. 40 gün çoktan bitti, ama loğusa hali sanırım daha uzun süren bir şey. Ya beni herkesten çok sevmezse diye endişeleniyorum.
Acaba normal doğum yapsaydım başka şeyler hisseder miydim merak ediyorum. İnternette normal doğum hikayelerini okuyor onları yaşayanlara özeniyorum. 
Doğumun üzerinden 52 gün geçti; şanslıyım ki sorunsuz bir bebek. Gece boyunca iki üç kez uyanıyor, ve ilk bir ay hariç uykuya geçmesi artık çok kolay oldu. Çalışmayı henüz özlemiyorum; bebeğimle olabildiğince çok vakit geçirmek istiyorum. Eşim iki yıl yanımda olmayacak, belki daha da uzun bir süre. Önceleri çekirdek aile olacağımız zamanı hayal ederdim, şimdi de sadece ve iki yıl boyunca hayal etmek durumundayım. 
Tüm annelere ve anne adaylarına sorunsuz hamilelik dönemleri ve doğum hikayeleri diliyorum. Başkalarının güzel hikayeleriyle avunuyor insan ne de olsa:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder