15 Şubat 2011 Salı

Selen'in Hikayesi

Anneliğe alışmak benim için oldukça zor bir süreçti ama birazdan anlatacağım hikâyem mutlu sonla bitiyor.
Öncelikle 1,5 sene öncesine gidelim. Eşimle hiçbir zaman tam olarak hazır hissedemeyeceğimize, bunu beklememeye ve artık şartlarımız da uygun olduğu için hamile kalmaya karar verdik. Etrafımda herkes 6-18 ay uğraşmıştı, bense “dakka bir, gol bir” diyerek beklemediğim bir anda hamile kalmıştım. Sarıldık, mutluyduk, 9 ay boyunca. Bebeğimin anne karnındaki gelişimini hafta hafta takip ettim, hiçbir şeyi kafama takmadan keyifli bir şekilde hayatıma devam ettim. Sigara ve alkol gitmiş, mutluluk hormonu gelmişti yerine. Tabi ki normal doğum yapacaktım, bu bir karar bile değildi, normaldi.
O gün hayatımın en güzel günüydü, bağıra çağıra doğurdum! Kocam yanımda, ailem yanımda ve sonunda oğlum yanımda. İlk gün geçti harala gürele hastanede. Gelen giden gürültü yaptıkça Cem mışıl mışıl uyudu.
Ve sonra akşam oldu… Bir mızıldanma, bir şikâyet, bir ağlama başladı ki sormayın. O an şunu fark ettim, ben bebeklerle ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Yani hamileliği iyi araştırmıştım ama yeni doğmuş bir bebek ne yapar, ne eder bilmiyordum. Çevremde hiç bebek büyümemişti. 3-4 arkadaşımın çocuğu vardı ama bebekleriyle yaşadıklarının bir parçası olmamıştım. Ablamın ikizleri vardı ama çok yakın olmadığımızdan az görmüştüm ve ablamdan, annemden ve bakıcılardan bana hiç sıra gelmemişti. Yani ben sudan çıkmış balıktım. Hiç gözlemlememiş, hiç okumamıştım. Eeee, ne de olsa büyüyünce anne olacaktım.
Fiziksel bir rahatsızlıktan dolayı bir ay boyunca yattım. Doğumda kuyruk sokumum kırılmıştı çünkü meğer ben çocukken kırmışım orayı ve farkına varmamışız. Oğlumu kucağıma alamıyordum, yatarak emziriyordum ve biz bunu pek de beceremiyorduk. Diğer zamanlarda o ağlıyordu, eşim onu susturmaya çalışıyordu… Annem bu süre bizdeydi, evle ilgileniyordu. O dönem çok net değil, bir karmaşadır gitti. Bir ayın sonunda ben iyileştim, ayaklandım. Annem yazlığa kaçtı, neyse ki eşim vardı ama Cem ağlıyordu. Hep… 11 saat emzirdim bir gün sussun diye, bu arada her gün 1-2 kez ağlıyordum. Uyumuyordum, uyuduğumda rüyamda Cem’in ağlamasını duyuyordum. Hayatım alt üst olmuştu. Sürekli emzirmeliydim, yoksa ağlıyordu. Yapayalnızdım, kucağımda rahat etmeyen bebeğimle yapayalnız hissediyordum. Eski hayatımı düşünüp ağlıyordum. Ben arkadaş, ben eş, kardeş, çocuk, kolejli, tasarımcı, gezenti, reklamcıydım. Şimdi hayatım bitmişti. Sadece emzirmem gerekiyordu ve bunu da beceremiyordum.
Ağlıyordu, hep ağlıyordu. Ben de ağlıyordum, her geçen gün daha fazla… Önceleri ona bir şey olsa atlatır hayatıma devam edebilirim diye düşündüğüm oldu. Sonra tabii ki bu söz konusu değildi. Ben hayatta olmasam… Ona bakardı birileri, benden daha iyi. Çünkü ben yapamıyordum, yapamıyordum. Ben anne olamıyordum, ne yapmıştım. Ben anne olacak biri değilmişim diyordum sürekli. Giderek içime kapanıyordum. Cem artık 2 aylıktı ve ikimiz de hâlâ ağlıyorduk. Bir gün eve sığamadım, içim şişmişti sanki, kendimi yağmurlu bir günde sokağa attım. Eşim son anda arabanın anahtarını tutuşturmuştu elime. 2 saat arabada oturdum, ağladım, ağladım. Gözyaşlarım oluk oluk aktı ve 2 saatin sonunda dinmedi. En ufak bir rahatlama yaşamamıştım. Sadece daha çok ağlamak istiyordum. Ve o gün yardım almaya karar verdim. 2 gün sonra doktora gittim, lohusalık hüznünü aşıp depresyona güzelce geçiş yapmıştım. İlaç verdi doktor. Bu arada annem ve babam Bodrum’daki yazlıklarından geldiler ve Cem ile beni alıp Bodrum’a götürdüler.
Sonra ne mi oldu?
Sonrası dipten çıkış. Öncelikle Cem 3 ayını bitirirken sürekli ve kolik ağlamaları geçti. Gözlerime bakmaya ve hatta gülmeye başladı. Her ikimiz de bütün gün açık havadaydık ve ben giderek daha mutlu hissetmeye başladım. Ben düzeldikçe ve o büyüyüp dünyaya alıştıkça onu anlamaya başladım. Anne-çocuk empatisini sonunda yaşamaya başladık. Bu arada doktorumun tavsiyesiyle okuduğum bir kitabın da çok faydası oldu. Klişe ve sıradan bir insan olamamıştım hiçbir zaman ve şimdi anneliğimi de kendimce yaşayabilirdim. Bunu fark etmek benim ışığı görmem oldu. Oğlumu anlamak, uyutabilmek, yedirebilmek ve bunu standart olmadan yapabilmek beni gururlandırıyordu artık.
Kendime vakit ayırmam gerektiğini fark ettim. Cem’i annemin yardımcısına bırakıp 1-2 saat denize gidiyordum, akşam o uyuduktan sonra yemeğe çıkıyordum. En basitinden, banyo yaparken suyun altında 2-3 dakika öyle duruyordum. Durmayı tekrar öğrendim. 2 hafta sonra eşim yanımıza geldiğinde artık ağlamıyordum!
Geriye dönüp bakıyorum sık sık, düşünüyorum ne oldu, neden oldu. Sürekli yeni annelerle konuşuyorum, benim yaşadıklarımı yaşatmamayı misyon edindim kendime.
Öncelikle hamileliğiniz boyunca bebek bakımı, bebekli hayatla ilgili olarak tecrübeli insanlarla konuşun, araştırın, okuyun ki benim gibi şaşırmayın. Her türlü yardımı ilk günden kabul edin. Eşinizin omzunda rahatlamaya çalışın. Konuşun onunla, hislerinizi anlatın. Tecrübeli arkadaşlarınızdan destek alın, bu sadece telefonda 10 dakika muhabbet bile olabilir. Uyuyun, her fırsatta dinlenin. Ve inanılmaz gelse bile zamanla her şeyin daha güzel olacağına inanın.
Şimdiye gelirsek, ben, sevgili kocam, oğlum ve kedim mutlu bir aileyiz. Tabii ki hayat hala çok zor. Ama bir o kadar da güzel. Uyandığımda oğlumu özlemiş oluyorum. Onu düşününce kalbim çarpıyor. Tekrar çalışmaya başladım, kendim oldum. Cem de kendi oldu. Hayatım beklediğimin çok çok ötesinde değişti. Ama buna sonuna kadar değdi. Bundan seneler önce hayattaki tek amacımın mutlu ölmek olduğuna karar vermiştim. Ve şimdi bunun için mutlu yaşıyorum. Her geçen gün daha güzel, her geçen gün daha rahat, her geçen gün daha mutlu.




-- Selen'in hikayesi daha önce Blogcu Anne'nin blogunda yer almıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder