3 Şubat 2011 Perşembe

Sulidin'in Hikayesi

1 Ekim gece sabaha karşı karar verdim gelmeye.Dar bir
kanala doğru ilerledim sanırım ama emin de değilim.Ben orada oraya
salınırken annemden aaah...uffff...aaayyh diye sesler duyuyordum.Bir
de bir adam sesi 'Doktorunu arayalım' gibi bir şey söylüyordu.Bundan
sonrası biraz karışık patır kütür,haldırdı huldurdu derken bir el aman
Tanrım...hissiz bir el,gözlerimin taa içine giren ve içimi parçalayan
bembeyaz bir ışık.Ve buuuuz gibi bir ortam.Bir sürü ses.Anneee
nerdesin??  Bunlar sen değilsin.Soğuktayım,sensizim.Her yerime bir
şeyler sokuşturuyorlar.Ayyy burnuma bir kablo,uuuf totomdan da bir şey
soktular...Annneeeee nerdesiiiiin?Sıcacıktın.sesin gelirdi ılık ılık
dipten,her yer nasıl da sıkışıktı.Şimdi o kadar geniş ki burası hep
bir uçma hissindeyim.Sonra annemi kokluyorum.Göremiyorum pek,ama o
kokuyu iyi bilirim ben.Annem o yüzüme değdirdi burnunu
biliyorum.Acıkmaya başladım galiba,ağlayıp duruyorum.Yakalayamıyorum
memeyi ama galiba başka şansımda yok ki.Doymak istiyorsan
asılcan.Neyse 2 fırt ile iyiyim şu aralar.Tanrım o da ne?Doyamıyorum
ne zamandır.Annemden hep bir hıçkırık sesi duyuyorum ve ne zaman emmek
için yanaşsam tuhaf bir şekilde irkiliyorum.Adını bilmediğim bir his
tüm bedenimi sarıyor ve ben korkudan tutamıyorum işte memeyi,başa
döndük mü....Annemin etrafında bir sürü ses var.Onlar konuştukça annem
daha çok hıçkırıyor ve bendeki o gerilme daha da artıyor.Annemin
sütüne benzer bir şeyler çekiyorum hem bu sefer ki çook kolay.Kasmadan
ağzıma geliyor ama bazen sanki boş çekiyorum o zaman yıkasım geliyor
ortalığı.Ateşim çıktı galiba her yerim yanıyor.Yine o ışıklı yer
öfffff....Aaaa annemin sütü bu tadını biliyorum ama bu kez o zor
olandan değil yine kolay olandan geliyor hemde anne sütü.Oooooh
mis,daha ne isterim ki.Anladım ben bu işi.Yine bır bır bir sürü
konuşan var.Annem artık çok kızıyor,o kızdıkça sütün tadı
bozuluyor.Keşke şu dilim çözülse de hepsine bir çift laf etsem.
Hmmm bir zamanlar geçiyor ama pek anlayamıyorum.Bildiğim tek şey
annemin kucağında huzurluyum.Elimle boynuna asılıyorum,aynı 4 ay önce
içerde,çıkmamak için o en son dakikada  duvarlara asıldığım gibi.

1 Ekim 2010 sabahtı..Ellerim buz gibiydi.Sancılarla hastaneye
gittim,bir güzel epiduralimi oldum 3 güzel gün sonrasında karpuzumu
aldım eve geldim.Unutamıyorum,hastaneden çıkarken ağladım ben.Herhalde
hastaneden çıkarken ağlayan tek anneyimdir.Neden mi?Evde ne halt
yiyeceğim ben şimdi diye...Annem hep yanımızdaydı.Bu durumdan gerçek
anlamda çok memnun olan ben ve karpuzduk.Emmiyordu ve uyuyordu,ne
olduysa 3 gün başladı.Emmiyordu ama uyumuyordu ve istikrarlı
ağlıyordu.Annem aç bu diyordu ben hayır diyordum.Hastanelik olduk.Mama
takviyesi yazdılar,ve ben sağarak vermeye başladım.Buradan sonra işte
benim lohusalık cinlerim bir bir bir sardılar etrafımı.Mama vermeme
taktı insanlar.Sağmama ve sütü biberonla vermeme diyecek bir sürü laf
buldular.Annemin yanımızda olması ve bana destek olmasını
anlamadılar.Herkese verilecek cevaplarım,sorulacak sorularım vardı.Ama
kızım vardı.En önemlisi o değil miydi.Kızım,Parol ve ben.Kafamdaki
resime uyamadı bir türlü o ilk aylar.Bazen etrafımda annem ve kızım
dışında kimseyi ama kimseyi görmek istemedim.Gaddar anne cini
ayaklandığındaysa Karpuzu bile görmek istemedim.Bu durum özellikle
geceleri nüks etti.Annem imdadıma yetişti.Sütü sağarak verdim,ne kadar
içtiğini hep görmek istedim.Çünkü kilosunu iyi bir seviyeye getirmek
ve onu sağlıklı kılmaktı amacım.Ve EVET ! emziremedim.Rahatlaya
bilirsiniz beni sürekli emzirmekle darlayan tüm insanlar.Sağlıklı bir
birey olması için onu yetiştirenin yani benim kafaca sağlıklı olmam
gerekiyordu.Onun için her fırsatta çıktım,hava aldım,arkadaşlarımla
buluşmaya çalıştım,buraya yazılar yazdım.Kendime gelebildim
mi.HAYIR.Aradan 4 ay geçti.Benim için unutulmayacak koca bir 4 ay.Bir
çok insanın tanımadığım yönleriyle tanıştım.Paylaşamamak neymiş daha
iyi idrak ettim.Anne neymiş bir güzel anladım.Annelik nasıl olurmuş
yolundayım hala.Muhtemelen Parol'un dünyasında o eski haliminden eser
yok şimdi:) Bu durum kaçık anne cinlerimi coştursa da şimdilik
yapılacak pek bir şey yok.Karpuzum minik pide elleriyle ağzıma
dokunuyor,odaya girdiğimde gözlerinde ışıklar parlıyor,evet bu gün de
az yemek yiyor ve yemeğini az yediğinde benim lohusa kafalarım
tutuyor.Benim lohusalık durumlarımda benden çok şey beklendi.Diğer
lohusa durumlarından ne bir eksiğim ne de bir fazlam var.Çoğu zaman
bir doktora görünsem mi dediğim oldu,hala da diyorum,bundan
utanmıyorum da.Aslında benim kimyamın formülü çok basit ve lohusalık
kafalarımı hafifletecek olanlarda bunu gayet iyi biliyorlar ama
işlerine gelmiyor işte.


Benim hikayemde böyle bir şey işte.Geçti mi,sanmam.Hala geceleri oldu
mu beni sarmaya başlıyor lohusa cinlerim.Ne zaman geçecek?Galiba bunun
cevabı en sevdiğimde ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder